Dış Ticarette Transfer Fiyatlandırması: Vergi ve Risk Dengesi
- Yasemin Öter
- 5 saat önce
- 3 dakikada okunur

Dış ticarette anlaşılması en zor konulardan biri, çok uluslu şirketlerde transfer fiyatlandırmasıdır. Transfer fiyatı, bir şirketin bir ülkedeki bağlı kuruluşuna mal veya hizmet satarken kullandığı fiyattır. Görünüşte basit gibi durabilir; ama vergi ve yasal yükümlülükler işin içine girince karmaşık bir hâl alır. Özellikle farklı ülkelerin vergi oranları, döviz kurları, yerel düzenlemeler ve ekonomik koşullar dikkate alındığında, “doğru fiyatı belirlemek” ciddi bir uzmanlık gerektirir.
Örnek Senaryo
Türkiye’de üretilen bir ürünün ABD’deki bağlı şirkete satıldığını düşünelim:
Üretim maliyeti: 10 USD/adet
Türkiye’de vergi oranı: %20
ABD’de vergi oranı: %30
ABD’de satış fiyatı: 50 USD/adet
Transfer Fiyatı Senaryoları
Düşük Transfer Fiyatı (15 USD/adet)
** Türkiye: Kar = 5 USD → Vergi = 1 USD
** ABD: Kar = 50 – 15 = 35 USD → Vergi = 10,5 USD
** Toplam vergi: 11,5 USD
Türkiye’de az, ABD’de fazla vergi ödenir. Toplam vergi: 11,5 USD. Bu senaryoda nakit akışı Türkiye’den ABD’ye aktarılırken avantajlı olabilir, ancak ABD’de yüksek vergi ödenmesi şirketin kâr marjını düşürür.
Orta Transfer Fiyatı (30 USD/adet)
** Türkiye: Kar = 20 USD → Vergi = 4 USD
** ABD: Kar = 50 – 30 = 20 USD → Vergi = 6 USD
** Toplam vergi: 10 USD
Vergi dengeli dağılır; toplam vergi: 10 USD. Bu genellikle vergi otoriteleri tarafından “en güvenli ve kabul edilebilir” yöntem olarak görülür.
Yüksek Transfer Fiyatı (40 USD/adet)
** Türkiye: Kar = 30 USD → Vergi = 6 USD
** ABD: Kar = 50 – 40 = 10 USD → Vergi = 3 USD
** Toplam vergi: 9 USD
Türkiye’de yüksek, ABD’de düşük vergi ödenir; toplam vergi: 9 USD. Ancak fiyat piyasa değerinin çok üzerinde olduğunda Türkiye’deki vergi otoriteleri inceleme başlatabilir.
Karmaşıklığın Kaynağı
Buradaki zorluk sadece vergi oranlarını hesaba katmak değildir. Transfer fiyatlandırması, şirketin:
Kârını doğru şekilde yansıtmasını
Vergi yükünü optimize etmesini
Vergi otoriteleriyle uyumlu kalmasını
bir arada sağlamasını gerektirir. Bir başka karmaşık nokta ise fiyatların piyasa değerinden sapmasını tespit etmek için ülkelerin detaylı denetimler yapmasıdır. Bu denetimlerde, ürünün benzerlerinin piyasadaki fiyatları, maliyet yapısı ve sektör trendleri dikkate alınır.
Ayrıca vurgulamak isterim ki; Bu senaryomuz üzerinden, ABD satış fiyatını (50 USD) transfer fiyatı olarak kullanamazsınız çünkü:
Vergi otoriteleri açısından “piyasa fiyatı” ile aynı olamaz:
** Transfer fiyatı, bağlı kuruluşun ürün için makul bir maliyetle alabileceği fiyat olmalıdır. Eğer transfer fiyatı satış fiyatına eşitlenirse, Türkiye’deki şirket neredeyse tüm kârı ABD’ye aktarmış olur ve Türkiye’de vergi ödenmez hâle gelir. Bu, vergi otoriteleri tarafından vergi kaçırma girişimi olarak algılanabilir.
Gerçek kâr dağılımını bozarsınız:
** Transfer fiyatı satış fiyatına eşit olursa, ABD’de kar = 0 USD + dolaylı olarak navlun, sigorta gibi masraflar eklendiğinde çok düşük kâr görünebilir.
** Türkiye’de şirket neredeyse hiç kâr elde etmez. Bu, ülkeler arası vergi dengelemesini bozar.
Piyasa gerçekliği:
** Transfer fiyatı, satış fiyatının altında, üretim maliyeti ve normal kâr marjını kapsayan bir değer olmalıdır.
** Satış fiyatını transfer fiyatı olarak kullanmak, “bağlı şirketin normal ticaret koşullarında ödeyeceği fiyat” kriterine uymamış olur.
Özetle: transfer fiyatı satış fiyatının tamamı olamaz, çünkü vergi otoriteleri bunu “kar aktarımı” olarak görür ve ciddi risk oluşturur. Transfer fiyatı, genellikle maliyet + makul kâr marjı mantığıyla belirlenir.
Sonuç
Transfer fiyatlandırması, dış ticarette vergisel uygunluk ve şirket çıkarlarını dengeleme sanatıdır. Doğru fiyat hem vergi otoritelerine uygun olmalı hem de şirketin toplam vergi yükünü optimize etmelidir. Bu dengeyi kurmak çoğu zaman uzmanlık ve dikkat gerektirir. Ayrıca, iyi planlanmış transfer fiyatlandırması, şirketin global nakit yönetimini, finansal planlamasını ve stratejik kararlarını da doğrudan etkiler.
Comments